Ceren’den Tayyar’a: Bir LakersTR Efsanesi
Pau Gasol, sakatlığı geçmediği için Portland tarafından serbest bırakıldı ve 39 yaşında basketbolu bıraktığını açıkladı. Kendisi bir Lakers efsanesi midir? Forması emekli edilmeli midir? Bunları ayrıca konuşacağız. Ama dönemi yaşayanlar çok iyi bilir ki, kesin olan bir şey varsa kendisi dev bir LakersTR efsanesidir. Gelişiyle hem Lakers’ın, hem LakersTR’nin kaderini değiştirmiştir. Nasıl mı?
Takvimler 1 Şubat 2008’i gösteriyordu. Çok soğuk bir akşamdı. Lakers taraftarı ve LakersTR ahalisi, iki sezondur Kobe’nin insanüstü oyunuyla zar zor da olsa playoff’a kalınmasına rağmen, dönemin en antipatik takımı Phoenix’e ekseriyetle tokatlanmanın getirdiği huzursuz bir ahvâl içinde, evlerinde akşam çaylarını yudumluyorlardı. Saat 21:50 suları. Bir haber düşmüştü Realgm’e. Her şeyi değiştirecek, bütün hikayeyi baştan yazacak bir haber. Memphis’in all-star uzunu Pau Gasol’ün Lakers’a takaslandığını yazıyordu. Lakers taraftarı o dönemde Kobe’nin yanına gelip takımı contender yapacak ikinci bir yıldıza, özellikle uzun bir yıldıza o kadar muhtaçtı ve Kevin Garnett’inden, Jermaine O’Neal’ına kadar yıllardır o kadar fazla oyuncunun hayaliyle yaşıyordu ki, bu habere ilk başta kimse inanmadı. İkinci bir yıldız için takımdaki herkesi vermeye razıydı. Dönemin süperyıldız pivot adayı Andrew Bynum, takımın Kobe’den sonraki en güçlü eli Lamar Odom.. Kimseyi gözü görmeyecekti taraftarın, yeter ki ikinci bir yıldız oyuncu gelsin. Bu haberi daha inanılması imkansız kılan şey ise burada saklıydı. Habere göre Lakers bunlardan hiç birini vermeden almıştı Gasol’ü. Dönemin kanser pivotu Kwame Brown, umutlatla draft edilip cacık çıkan Javaris Crittenton, gereksiz Aaron McKie ve draft hakları karşılığında alındığı söyleniyordu. Haber ardından Hoopshype’a düştü ama resmi kaynaklardan bir ses yoktu. LakersTR forumları çılgına dönmüştü. Bunun gerçek olamayacağını, bir rüya olduğunu düşünüyordu herkes. Ama her şey gerçekti. Yaşanan her şey, gerçekten yaşanıyordu. Gecenin sonunda NBA resmi sitesine düşen bu haberle birlikte şaşkınlıklar, yerini sevinç çığlıklarına bırakacaktı. Ve bu yaşananların Lakers’ın ve LakersTR’nin kaderini değiştireceğinden sanki herkesin haberi vardı. Gerisi tarih..
Hoşgeldin yar, yüreğime..
Aslında Lakers 2007-08 sezonuna hiç fena başlamamıştı. Hatta son yıllara nazaran çok iyi görünüyorlardı. Genç yıldız adayı Bynum, Lakers’taki üçüncü sezonunda nihayet kendini bulmuş ve istikrarlı olarak iyi oynamaya başlamıştı. 13 sayı, 10 ribaund, 2 blok ortalaması ve %64 saha içi isabeti (bu alanda ligin en iyisiydi) ile oynuyordu. Kobe kaldığı yerden devam ediyor, Lamar Odom all-around oyununu sürdüyordu. Fakat; Andrew Bynum’ın Ocak ayında, dizinden yaşadığı ciddi sakatlık Lakers taraftarını bu sezon da umutsuzluğa sürüklemişti. Sahadan acı çığlıklarla ayrılan ve tüm Lakers taraftarının morallerini alt üst eden genç yıldız adayı, ilk açıklamalara göre minimum 2 ay kaçıracaktı. Bu da neredeyse playoff’lara kadar yok demekti. Ki ilerleyen süreçte, sakatlığının çok daha ciddi olduğu anlaşıldı ve Bynum playofflarda da olmayacaktı.. Onun sakatlandığı maça kadar Lakers; sezonu 25 galibiyet ve 11 mağlubiyet ile sürdürüyordu, 6 maçlık maç kazanma serisi yakalamışlardı ve bu, son 4 yılın açık ara en uzun galibiyet serisiydi. Gasol takası açıklanana kadar geçen süredeki maçlarda ise 5 galibiyet, 5 mağlubiyet alınmış ve kaçınılmaz düşüşün sinyalleri başlamıştı. Ve İspanyol Boğası imdada yetişmişti. Geldiği ilk maçta bile (Nets deplasmanı) etkisini o kadar net hissettirmişti ki, Kobe’nin yalnızca 6 sayı attığı maçı Lakers çok rahat kazanmıştı. Lakers kariyerine 24 sayı, 12 ribaundluk etkileyici bir giriş yapıyordu Pau. Ama bu henüz sadece bir başlangıçtı..
Lütfen videonun sesini açarak izleyiniz!
Kalan süreçte olanları kağıt üzerinde herkes biliyor ama, süreci bire bir yaşamayanlar “ondan sonra başarılar ve şampiyonluklar geldi” zannediyor sadece. İşin aslı öyle değil. Evet, Lakers taraftarı nihayet rahata kavuşmuştu, ama derdi bitmeyecekti. Gasol’ün gelmesiyle tekrar yükselişe geçen Lakers, sezonu 57-25 ile Batı lideri, Celtics ve Pistons’ın ardından ise NBA üçüncüsü olarak bitirmişti. Lakers’ta tek hedef şampiyonluktu. Fakat, kariyerinde ilk kez bu kadar rekabetçi bir takımda oynayan ve boyalı alanda yalnız kalan Gasol, yorulmaya başlamıştı. Yine de playofflarda ortalığı darmaduman ederek (sadece 3 maç kaybederek) NBA Finali’ne çıkmıştı Lakers. İlk iki turda bile 7’şer maçlık seriler oynayan ve finale kadar tam 8 maç kaybeden Celtics karşısında daha diri olan taraftı. Daha doğrusu biz öyle zannediyorduk.
Ceren ile finale..
Basketbol tarihinin en büyük rekabeti, 21 sene sonra geri gelmişti. Tarihin en başarılı iki takımı finaldeydi. Lakers, 6 maç süren seri boyunca adeta dayak yedi Celtics’ten. Kaybedilen şampiyonluk sonrası, özellikle pota altındaki Celticsli azmanlara karşı fazla yumuşak kaldığı ve sindiği için eleştri yağmuruna tutulacaktı Gasol. Kariyerinde ilk kez buraları oynamak durumunda olduğu düşünüldüğünde, üstüne sezon ve playoff boyunca adeta tek uzun gibi oynayıp yorulduğu için aslında çok normaldi bu. Öğrenecekti sert olmayı. Bu yumuşaklığı, dönemin LakersTR yazarlarından, şimdilerde hepinizin tanıdığı Orkun Çolakoğlu’nun ona “Ceren” lakabını takmasına ve her yerde öyle anılmasına sebep olacaktı. Ama Ceren bizim Ceren’imizdi. Bağrımıza bastık. Öğretecektik ona Tayyar olmayı. Kararlıydık. 2006’da açılan sitede, senelerdir çekilen cefadan sonra kolay bırakmaya niyetimiz yoktu bu işin peşini.
Bu arada, tam da bu anda; o finallerin, LakersTR açısından bir başka önemini, acı anısını da hatırlatmak gerekiyor sanırım. O finallerin kaderini çizen maç, serinin 4. maçıydı. Tam da meşhur LakersTR Organizasyonları’ndan birinin düzenlendiği maç. İzmir’den çıkıp giden ben dahil, Türkiye’nin dört bir yanından 50-60 kadar LakersTR üyesi, o maçı izlemek için Taksim’de buluşmuştuk, maçta olacaklardan habersiz. Bütün akşam yiyip, gece yarısından sonra içip maç saatine doğru Taksim’deki Irish Pub’a geçiş yaptık. Yerlerimize kurulduk. Dünyanın en güzel ortamıydı. Seride 1-2 gerideydik ve 4. maç oynanacaktı. 0-2 geriye düştükten sonra sahamızdaki ilk maçı kazanmıştık ve Staples’ta iki maç daha oynayacaktık. 3-2 öne geçme ihtimalimiz çok yüksekti. Nitekim, düşündüğümüz gibi de başladık. İlk periyodu 35-14 önde bitirerek, bir NBA Finali maçındaki en büyük ilk çeyrek farkına imza attık. 3. periyodun ortalarına doğru farkı 24’lere kadar çıkarmıştık. Irish Pub’da şampiyonluk şarkıları söylüyorduk. NBA Finalleri Tarihi’nin en büyük ikinci comeback’ine tersten imza atacağımızdan kimsenin haberi yoktu. Celtics, üçüncü periyodun sonuna doğru 21-3’lük seri yakalayarak son periyoda sadece 2 sayı geride girmişti. Ortamda ölüm sessizliği vardı. Herkes sessizce maçını izlemeye ve kaçınılmaz sonu beklemeye başlamıştı. Ve Lakers maçı kaybediyordu. O maç sonu atmosferini ömrüm boyunca unutamayacağım. Herkese iyi sabahlar dileyip İzmir’e dönmek üzere havalimanına doğru gidişimi de..
İntikam Sezonu
Ama dedik ya, biz bu işin sonunu bırakmayız diye. Bırakmadık da. 2009’a bomba gibi başladık ve sezonu 65 galibiyetle tamamladık. Gasol de artık çok daha ne yaptığını bilen ve olgun bir oyun oynuyordu. Sakatlıktan %100 dönebilmiş olmasa da Bynum’a da kavuşmuştu ve artık daha az yıpranıyordu. NBA Finali’nde ligin en dominant uzunlarından biri olan Dwight Howard’a karşı, bir sene önceye göre rolleri değiştirmişti Lakers pota altı. Bu kez dayak atan taraf bizimkilerdi. Gasol ve Bynum pota altı ile Magic boyalı alanını karartmıştık. Kobe Bryant’a verilecek bir cevapları da yoktu. 4-1 ile rahat şampiyon oldu Lakers. Dönmüştük o şanlı günlere. Bülent Bedri’nin dediği gibi, güzel günler görüyorduk, güneşli günler.
2009-10 sezonu hepimiz için koca bir intikam sezonu olacaktı. Sesleri duyar gibiydik. Bu Lakers ve Kobe’nin intikam sesiydi. Bu, Ceren’den Tayyar’a dönüşen Pau Gasol’ün 7. maçta atacağı çığlığın sesiydi. Uzun yıllar sonra alınan ilk şampiyonluğun ardından daha rölantide bir sezon geçirdik ve playofflarda yine çok zorlanmadan NBA finallerine kadar ulaşmıştı Lakers. Fakat o da ne, rakip çok tanıdıktı. Boston Celtics. NBA Tarihi’nin en çekişmeli finallerinden biri olan seride, şampiyonu 7. maç belirleyecekti. Kobe’nin hücumda bir türlü ritim bulamadığı ve kısır bir gün geçirdiği için savunmaya ve ribaundlara odaklandığı maçta, başta Pau Gasol olmak üzere; Derek Fisher ve Metta World Peace’in kritik basketleriyle zafere ulaşacaktı Lakers. Maçı 19 sayı, 18 ribaund ile tamamlayan Gasol’ün bitime 1:30 kala durum 74-70 iken Garnett, Wallace ve Pierce’ın üzerinden attığı aşırı zor basket ve ardından uzun uzun çığlıkları, aslında 2 sene öncesinin intikam çığlıklarıydı. Ve ben dahil, bir çok Lakers taraftarının kendisini hatırlayacağı sahne de o olacaktır.
Los Angeles Lakers Efsanesi Pau Gasol
Kalan Lakers dönemi, hiç bir Lakers oyuncusu için iyi geçmediği gibi, Gasol için de çok parlak geçmemişti. Belki bir three-peat, hem onun, hem Kobe’nin efsanesine efsane katabilirdi ama olmadı. Forumda bir kaç gündür “forması emekli edilmeli mi?” konusu konuşuluyor. Aslında bu yazının çıkış fikri de bana oradan doğru. Benim bu konudaki fikrimi sorarsanız, Gasol kesinlikle bir Lakers efsanesidir. Formasının emekli edilmesile ilgili de, forumdan Giampaolo adlı kullanıcımızın deyişiyle yazıyı bitiriyorum;
“ Yao’nun formasının emekli edildiği yerde Gasol’ün heykelini dikmeleri gerek. “